Okyanusların Derinliklerini Neden Keşfedemiyoruz: (Derinlerde ne var?)

Yükleniyor...

Okyanuslar, korkunç derecede derinler,

Okyonusların tabanı hakkında Mars'ın yüzeyi hakkında bildiklerimizden daha az şey biliyoruz... Çok daha az...

Mars'ın veya Dünya yüzeyinin fotoğraflarını çekebiliyoruz, ancak ışık okyanus tabanına ulaşmadığı için onu göremiyoruz.

Mars'ı piksel başına 5 metre çözünürlükte haritalandırdık. Karşılaştırma amacıyla dünya'daki araziyi yaklaşık 30 santimetere kadar haritalandırdık. Peki okyanuslar??

Deniz altı arazi özelliklerini haritalandırmak için kullanılan yöntemler, genellikle piksel başına 1.5 kilometre çözünürlüğe sahip

1.5 kilometre... Yani 300 kat daha az ayrıntılı. Bu nasıl mümkün olabilir?

Ve bu büyük bir sorun çünkü okyanusları her zaman kullanıyoruz.

Okyanuslar, dünyadaki en büyük besin kaynağıdır. ticaret, gemi taşımacılığı, enerji üretimi ve turizm gibi birçok ekonomik faaliyet için hayati öneme sahip dünyadaki oksijen döngüsünün önemli bir parçası. Deniz yaşamını kaydetme ve keşfetme girişimi olan Ocean Census'a göre ise, okyanuslarda var olduğuna inanılan 2 milyon türden sadece 240 bini bilim insanları tarafından tanımlandı. yani birçok türün yaşam alanı ve dünya üzerindeki biyoçeşitliliğin büyük bir kısmını barındırıyolar.
Tüm bunlara rağmen, ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresinin (NOAA) 2022 verilerine göre, insanlar, on binlerce yıldır okyanusun yüzeyini keşfediyor olsa da deniz tabanının sadece yaklaşık yüzde 20'sinin haritasını çıkarabildi. İnsanların yaptığı bu derin deniz keşiflerinin sınırlı olmasının altında, okyanusun derinliklerine gidildikçe oluşan muazzam basınç seviyeleri var, üstelik sadece bu da değil.

Neredeyse görüşün hiç olmadığı kadar zifiri bir şekilde karanlık ve ciddi ölçüde soğuk... O yüzden okyanusların haritasını çıkarmak zor, Okyanuslar gezegenimizin %71'ini kaplıyor ama yine de onun altında ne olduğuna dair şaşırtıcı derecede sınırlı bilgimiz var.

Epipelajik Bölge (0-200 metre) (Gün ışığı bölgesi): Burası, denizin yüzeyine yakın olan ve güneş ışığının ulaştığı ilk 200 metre derinliği. Bu bölgede bol miktarda güneş ışığı olduğundan, bitkiler ve küçük su canlıları burada yaşıyor.

İnsanlar basınç değişikliklerini genellikle 3-4 metre derinlikte hissetmeye başlıyorlar. Bu derinlikte, özellikle kulak zarında bir basınç hissi fark edilir.

Su altında basınç, atmosfer basıncına ek olarak suyun ağırlığından kaynaklanan basınç ile artıyor. Dekompresyon (basınç) hastalığı nedeniyle dikkatli değilseniz, 30 metreden sonra yapılan dalışlar ciddi bir şekilde ölümcül olabiliyor.

Mezopelajik Bölge (200-1000 metre) (Alacakaranlık bölgesi): Ancak bu Herbert Nitsch (hörbırt nech) isimli şu anki serbest dalış dünya rekoru şampiyonu durdurmadı ve tek bir nefesle 214 metre derinliğe inerek tüpsüz serbest dalışla dünya rekoru kırdı. 200 metreden sonra su altına ulaşan ışık azalmaya başlıyor. Biraz daha aşağı indiğimizde 332 metre derinliğinde Ahmed Gabr (ah-med gahb-er) adlı Mısırlı bir dalgıcın tüplü dalışla dünya rekoru elde ettiği mesafeye iniyoruz. Denizin 200 ile 1000 metre derinlikleri arasında yer alan bu bölgeye "alacakaranlık bölgesi" deniyor çünkü çok az güneş ışığı ulaşıyor. Okyanus içerisindeki biyolüminesan canlılar bu bölgeden itibaren görülmeye başlıyorlar. Bu bölgede yaşayan deniz canlıları, avlanmak veya düşmanlarından kaçmak için kendi ışıklarını üretebiliyorlar. Biraz daha derine indiğimizde, Seawolf sınıfı denizaltının inebildiği maksimum derinliğe ulaşıyoruz. Daha da indiğimizde şu anda 828 metreyle dünyadaki en yüksek bina olan Burj Khalifa'nın baş aşağı durduğunu hayal edersek ulaşacağı derinlikteyiz.

Batipelajik Bölge (1000-4000 metre) (Gece yarısı bölgesi): Daha derinliğin yüzde 10'unda bile değiliz ama 1000 metreden aşağıya indiğimizde okyanusun korkunç derinliklerine ulaşmaya başlıyoruz, çünkü 1.000 metreden sonrasına güneş ışığı hiç ulaşmıyor. Yolun geri kalanı tamamen karanlık, bu yüzden denizin 1000 ile 4000 metre derinliği arasında bu bölgeye "gece yarısı bölgesi" deniyor.

1200 metrede, deri sırtlı deniz kaplumbağasını görüyoruz. Boyu 2 metreye ulaşabilen ve 600 kilograma varabilen ağırlığıyla, yaşayan en büyük kaplumbağa. Aynı zamanda oldukça derinlere dalabilen kaplumbağa türlerinden biri. Bu kaplumbağalar, derin deniz canlıları olan denizanası ve kalamar gibi avlarını bulmak için derin sulara inebiliyorlar.

2500 metrede, bu bölgelerdeki ışığın tek kaynağı, bu bölgede yaşayan canlıların kendi ürettikleri ışık. Bu bölgede balinalar gibi büyük ve ilginç derin deniz balıkları yaşıyorlar.

3000 metre civarında, yaklaşık bu derinliklerde OceanGate'in Titan dalgıç aracının, Atlantik okyanusunun muazzam baskısı altında patladığını düşündüğümüz yer var. Geminin günlerce aranmasını bu kadar zorlaştıran faktörlerin çoğu, aynı zamanda okyanus tabanının kapsamlı bir şekilde araştırılmasının zor olmasından kaynaklanıyor. Dünya atmosferinin üzerinde uzaya süzülseniz, vücut basıncınız sıfıra düşer. Ama okyanusun derinliklerine inerseniz, bu basınç derine indikçe artar. Hal böyle olunca uzaya insan göndermek, okyanusun dibine insana göndermekten daha kolay hale geliyor, çünkü bu derinlikteki basınç, yüzeydeki basınca göre 400 kat daha fazla. Buradaki basınç, dalgıç aracını saniyenin binde biri kadar bir sürede içinde doğru şekilde çökertti.

Eğer uzayda olsaydınız, ölmeniz 90 saniye civarında olurdu. Neyse, bu ölüm muhabbetlerini kapatalım, ama eğer uzayda veya okyanusun derinliklerinde geçireceğiniz birkaç saniye arasında seçim yapmak zorunda kalırsanız, uzayı seçin... ama eğer uzaylıları görmek istiyorsanız... okyanusu seçin.

3000 metreden daha derine ilerlediğimizde, yaklaşık 3,800 metre derinliğinde en büyük deniz felaketlerinden biri olarak tarihe geçen ve 1,514 kişinin ölümüyle sonuçlanmış Titanic gemisinin enkazıyla karşılaşıyoruz.

Abissopelajik Bölge (4000-6000 metre): Daha da indiğimizde, uçurum bölgesi olarak adlandırılan denizin 4000 ile 6000 metre derinlikleri arasında yer alan bölgesine ulaşıyoruz. Bu derinlikte tamamen karanlık hüküm sürüyor. Su çok daha fazla soğuk ve basınç çok daha yüksek, bu yüzden burada yaşam çok zor, ancak hala garip bir şekilde var. Fangtooths veya Grenadiers gibi balıklar, 200 ila 7.000 metre derinliklerde olduğu kaydedilmiş.

Hadalpelajik Bölge (6000 metre ve daha derin) (Derin deniz hendekleri): Denizin 6000 metre derinliğinden daha aşağısındaki bölgeye "derin deniz hendekleri" deniyor. Bu derinliklerde yaşayan canlılar hakkında çok az bilgiye sahibiz çünkü bu bölgelerin ulaşılması ve incelenmesi son derece zor. Abartılı basınç nedeniyle pek az makroskobik canlı bu derinliklerde yaşayabiliyor. Bu canlılara "ekstremofiller" deniyor çünkü aşırı koşullarda hayatta kalabiliyorlar. Bu derinliklerde, zifiri karanlık hüküm sürüyor. Basınç öyle yüksek ki, buraya inen bir insan, üstüne binlerce tonluk bir ağırlık çökmüş gibi ezilir. Su ise o kadar soğuk ki insan vücudu bu kadar düşük sıcaklıklara maruz kaldığında anında donma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor.

6500 metre derinlikte buraya kadar dalabilen derin okyanus araştırma denizaltısı DSV Alvin'i görüyoruz. Bugüne kadar 5 binden fazla dalış gerçekleştirdi ve yaşam formlarını gözlemlemenin yanı sıra Titanic'in enkazını da keşfetti.

8000 metre derinlikte, şu ana kadar bilinen en derin deniz balığı olarak kabul edilen ve bu derinlikte yaşama rekoruna sahip bir balık türüne bakıyoruz. Salyongaz balığı, özel bir yapıya sahip olan vücuduyla, basıncın etkilerini hafifletmek için adaptasyonlar geliştirmiş.
---8848 metre Dünyanın en yüksek dağı olan Everest'i suyun içerisine yerleştirebilseydik, tam olarak bu derinliğe ulaşırdı.

Sonrasında

---10.916 metre

Kaydedilen en derin doğal nokta, yaklaşık 11.000 metre veya 6.8 mil derinliğindeki bu nokta.

Muhtemelen pek çoğunuz bu noktayı zaten biliyordur...

Dünyanın en derin çukuru olan Mariana Çukuru.

Yapılan son ölçümlere göre, bu çukurun en derin noktası yaklaşık 11.000 metre. Bu noktaya indiğiniz zaman hissedeceğiniz basınç, yüzeyde hissedeceğinizden yaklaşık 1000 kat daha fazla...

Bunu, üzerinizde 50 adet uçağın olmasıyla eşdeğer biçimde düşünebilirsiniz.

Okyanusta insanların ulaşabildiği en derin nokta.

1872'den beri bu noktayı biliyoruz, ama gidemiyoruz.

1969 yılından beri Ay yüzeyine 12 insan gitti. Fakat okyanusun en derin bölümü olan bu Mariana Çukuru’na yalnızca 3 insan inebildi.

Hatta bunlardan biri, Titanic, Terminatör veya Avatar gibi bilinen ünlü yapımların yönetmenliğini yapan

James Cameron'du. 2012 yılında Deepsea Challenger denizaltısıyla Dünya okyanusunun en derin kısmı olan Mariana Çukuru'nun dibine tek başına inen ilk kişi oldu.

Okyanusun bu kadar derinliğinde yaşama dair izler var mı acaba?

Nasıl bir ortam bir olduğunu hayal etmeye çalışın... Okyanusun 11 km aşağısındasınız.

Daha önce neredeyse hiç keşfedilmemiş bir dünya... Neyle karşılaşacağınızı bilmiyorsunuz.

Yanlızsınız. Sadece siz ve korkutucu derecede zifiri bir karanlık var. Büyük cesaret gerektiren bir iş.

James Cameron, oradayken, Challenger Derinliği'nde çekilen ilk fotoğrafları çekti. Derinliğin muazzam basıncına dayanabilmesi için sualtı aracının yaklaşık 24 cm kalınlığında sadece bir penceresi vardı.

James Cameron'ın bu derinliğe inmesi tam 156 dakika sürdü. Ancak herhangi bir keşif yapamadan tekrar yüzeye çıkmak zorunda kaldı. Ancak buranın keşfi sadece bununla sınırlı değil.

Daha sonra 2019'da Amerikalı bir denizaltı kaşifi olan (Victor Vescovo), inceleme yapmak için tekrar bu Mariana Çukuru'na daldı.

İnanamayacaksınız, ama burada ne keşfedildi, neler bulundu biliyor musunuz?

Şimdi, biliyorum merak ediyorsunuz ama bu konuya hemen geri döneceğim.

Hazır okyanuslar hakkında bu kadar derinlere inmişken, üzerinde konuşmamız gereken başka şeyler olduğunu düşünüyorum.

Çünkü okyanuslar inanılmaz derecede derin ve ürkütücü olmasının yanında aynı zamanda muhteşem de...

Yeryüzünün kalbinde atan, milyonlarca canlının yuvası.

Gördüğünüz gibi, birçok türün yaşam alanı ve dünya üzerindeki biyoçeşitliliğin büyük bir kısmını barındırıyorlar. Dünyanın iklimini düzenlemede de önemli bir rol oynuyorlar ve gezegendeki tüm yaşam biçimlerini etkiliyorlar. Daha da önemlisi, okyanuslar gezegenimizin solunum sistemi. Yüzeyinde yaşayan fitoplanktonlar aracılığıyla, dünyada soluduğumuz oksijenin yarısından fazlasını üretiyorlar. Okyanuslar olmasaydı, yaşamın var olması imkansız hale gelirdi.

Ancak, biz insanlar olarak ne yapıyoruz? Bu hayat kaynağını nasıl koruyoruz?

Ne yazık ki, okyanusları plastik atıklarla, kimyasal maddelerle ve diğer kirlilik kaynaklarıyla kirleterek, bu eşsiz ekosistemleri yok ediyoruz. Deniz canlılarının yaşam alanlarını tehdit ediyoruz.

Sadece suda yaşayan canlıları değil, onunla ilişkisi olan tüm canlıları, mikroskobik organizmalardan insanlara kadar. Okyanusları keşfetmemiz tam olarak bu yüzden çok önemli, çünkü onun hakkında ne kadar çok şey bilirsek, onun ve gezegenin sağlığını korumakta o kadar verimli olabiliriz.

Elbette okyanusları keşfetmek için sadece dalmamız gerekmiyor. Okyanusların yüzeyini keşfetmek kolay.

Okyanus yüzeyini

Uydu teknolojileri ya da

Sonar teknolojileriyle taranması sayesinde, okyanus tabanının nerelerde tepeler ve çukurlar oluşturduğu hakkında bir fikir sahibi olabiliyoruz.

Ancak bunlar gerçek hedeflerimiz, yani okyanus tabanlarını araştırmak için yeterli değiller.
Bunun nedenleri arasında uydu sinyallerininOkyanusun derinlerine ulaşmasının zorluğu yatıyor. Oysa Ay veya diğer gezegenler tamamen susuz. Zemin üzerinde uydu sinyallerini kıracak veya dalgalanmaya sebep olacak bir etken olmadığından dış uzaydaki uyduları ve gezegenleri haritalamak, kendi okyanusumuzu haritalamaktan daha kolay...

Ayrıca okyanus keşif teknolojisi nispeten daha yeni...

Tabii ki, insanlar her zaman okyanuslarda keşifler yapmışlardır, ancak derinliklerini ve zeminini keşfetmeye ancak son birkaç on yılda başlayabildik.

Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) gibi ajanslar, bilinmeyen ve az bilinen bölgeleri araştırmak ve belgelemek için seferleri destekleyerek okyanus keşfi çabalarına öncülük etmektedirler.

Mesela, bu keşiflerden birinde ne bulunmuş biliyor musunuz?

Dünya üzerinde kaç kıta var? 7 mi? Hayır, yanlış. 8 kıta var...
Çünkü 1997 yılında yapılan bir keşifle, bu kıtalara bir tane daha eklendi: 8. kıta.

Bilim insanları tarafından burası "Büyük Pasifik Çöp Alanı" olarak tanımlanıyor. Okyanuslarda biriken plastik atıkların oluşturduğu devasa bir yığın. Dünyanın 8. Kıtası deniliyor, çünkü bu bölge Türkiye'den bile daha büyük bir alanı kapsıyor. Bu plastik yığınlarını uzaktan görebilmek zor, çünkü güneşin ve dalgaların etkisiyle çoğunluğu küçük mikro plastiklere dönüşmüş durumda...

Şimdi biraz geri dönelim, kaldığımız yere: Dünyanın en derin çukuru olan Mariana Çukuru'na.

Hani en son 2019'da okyanusun en derin noktasına yapılan ziyarette ne keşfedildiğine inanamayacaksınız dedim ya?

Ne keşfedilmiş biliyor musunuz?

Plastik poşet ve şeker ambalajları...

Bu atıklar önce suya karşıyor, sonra sulardan nehirler...
...nehirlere, nehirlerden denizlere ve oradan da okyanuslara kadar gidiyorlar. Yolculuk burada bitmiyor, hayır.

Okyanusun en derin noktalarına kadar ulaşan bu minik parçacıklar, balıkların ve diğer deniz canlılarının vücutlarına giriyor ve nihayetinde bizim soframıza kadar geliyor.

Peki, bunlara üzülmekten öte ne yapabiliriz?

Plastik kirliliğiyle mücadelede her birimizin yapabileceği birkaç şey var:

  • Sahil temizlikleri ve diğer çevre temizlik etkinliklerine katılabiliriz. Keşke bunları yapabilecek, organize olabilecek büyüklükte bir kitle olsaydık şu anda...
  • Hiçbir şey yapamıyorsak, tek kullanımlık plastiklerden kaçınabiliriz. Örneğin, alışveriş için kullandığımız poşetler yerine bez çantaları tercih edebiliriz. Bu, plastik tüketimini azaltmanın bir yoludur.
  • Hatta plastik kirliliği konusunda farkındalık yaratabiliriz. Sosyal medya platformlarına içerik üretebilir, bu konuda bilinçlendirici paylaşımlar yapabiliriz. İmkânınız ya da zamanınız yoksa, bu konuda yapılan içerikleri beğenerek ve paylaşarak destek olabilirsiniz.

    Yapabileceklerimiz, küçük gibi görünse de aslında büyük etkilere sahip olabilir. Küçük adımların kelebek etkisiyle nasıl büyük değişikliklere yol açtığını unutmayalım!


    Kaynaklar:
    National Oceanic and Atmospheric Administration (NOAA) - https://www.noaa.gov/
  • National Geographic - https://www.nationalgeographic.com/
  • Ocean Exploration Trust - https://oceanexplorationtrust.org/
  • UNESCO - Intergovernmental Oceanographic Commission - https://en.unesco.org/themes/oceanography
  • Deepsea Challenger Expedition - https://deepseachallenge.com/
    Mariana Trench - Marinetraffic
  • Blake Plateau Map - NOAA Ocean Explorer
  • Ocean Census Mission - Ocean Census
İlgili İçerikler