3iATLAS İçin Son Geri Sayım

Yükleniyor...

Yaklaşık 3 ay önce, tam burada, Güneş Sistemimiz'deki esrarengiz ziyaretçiden söz etmiştim: 3i/ATLAS.

Aradan 3 ay geçti. Ve bu süre zarfı boyunca, bu tek bir ışık noktası... internette devasa bir bilgi gürültüsüne dönüştü. Bazı insanlar cismin beklenenden daha az dönüp sallandığını ya da kendi ışığını üretiyormuş gibi göründüğünü iddia etti. Küçük sondalar salan bir ana gemi olabileceği gibi spekülasyonlar bile yapıldı.

Peki bu manşetlerin, bu görüntülerin ne kadarı doğru? Cevap? Neredeyse hiçbiri...

Bunlar, gerçeğin etrafında oluşan gürültüler. Ve biz, son 3 aydır bu gürültülere o kadar maruz kalıyoruz ki... Teleskopların bize gerçekten fısıldadığı o asıl tuhaflıkları kaçırabiliyoruz. O yüzden önce bir süreliğine bu gürültüyü sessize alalım.

Şimdi, daha önce 3i/ATLAS'ın ne olduğuyla ilgili detaylı bir içerik hazırlamıştım. Merak ediyorsanız, o videoya buradan göz atabilirsiniz.

ANOMALİLER

Bugün, 3 aylık geçen süre zarfında elde ettiğimiz somut veriler, o ilk videodaki o "çılgın" spekülasyonları ve "uzay aracı" ihtimalini masadan tamamen kaldırdı mı?

Yoksa... Bulduğumuz her yeni kanıt, o ihtimali daha da desteklemeye mi başladı? Onlara bakalım.

Öncelikle 3i/ATLAS'ın devasa bir kuyruğu var. Bunu net olarak gördük. Güneş'e yaklaştıkça ısınıyor, yüzeyinden aktif olarak gaz ve toz püskürtüyor.

Ama... O püskürtmenin, o gaz çıkışının bir etki yaratması gerekir. Newton'un üçüncü yasası gereği. Cisim, gazı bir yöne püskürtürse, kendisi diğer yöne doğru hafifçe ivmelenmelidir. Mesela bu, bir roketin uzaya fırlatılmasının ardındaki en temel prensiptir. Roket, devasa miktarda yanmış yakıtı muazzam bir hızla aşağıya doğru iter. Roketin kendisini tam zıt yöne (yukarıya) doğru iten bir tepki yaratır.

Fakat 3i/ATLAS'ta... Şu ana kadar anlamlı bir yerçekimi-dışı ivme ölçülemedi.

Ve bu, o 3 aylık araştırmada bulunan tek tuhaflık da değil. O gaz bulutunun sadece davranışına değil, içeriğine de baktık.

Yeni yayımlanan makalelere göre 3i/ATLAS'ta nikel, demire göre olağandışı derecede fazla. Ayrıca karbondioksit ve su salınım oranı da “alışılmadık” olarak tanımlanıyor. Alışık olduğumuz kuyruklu yıldızlarda demir nikelden daha fazladır; burada nikel daha belirgin görünüyor. Ayrıca çoğu kuyrukluda su buharı başroldedir; 3i/ATLAS'ta karbondioksit daha fazla. Bu yüzden bazı araştırmacılar, bu oranın bir itki sisteminin egzoz gazlarını andırabileceğini öne sürüyor.

Bir diğer çalışmada, bu nesnenin ışığın polarizasyonunu değiştirdiği ve bunun “şimdiye kadar hiçbir asteroit veya kuyruklu yıldızda görülmemiş” bir özellik olduğu bildirildi. Peki bu ne demek? Kulağa çok teknik geliyor ama aslında bu olayı her gün yaşıyorsunuz.

Güneş'ten gelen ışık 'dağınıktır'. Her yöne titreşir. Ama bu dağınık ışık, bir yüzeye, mesela bir gölün yüzeyine çarptığında... 'taranır'. Tek bir yönde hizalanır. Buna 'polarize ışık' deniyor. Gözünüzü alan o parlama, işte bu.

Gelelim 3i/ATLAS'a... Evrendeki her şey ışığı polarize eder. Bir asteroide veya kuyruklu yıldıza çarpan Güneş ışığı, bize geri yansırken biraz 'taranır'. Ve biz, bu 'taranma' şeklinin parmak izini biliriz. Binlerce gök cismini inceledik. Kayalık bir yüzeyin ışığı nasıl taradığını biliriz. Buzlu bir yüzeyin nasıl taradığını biliriz. Bir gaz bulutunun nasıl taradığını biliriz. Hepsinin imzası farklıdır, ama hepsi aynı 'doğal' aileye aittir. Ve 3i/ATLAS'ın parmak izi... bu aileden değil.

Bir başka gariplik daha var: 3i/ATLAS henüz Güneş’ten oldukça uzakta olmasına rağmen, kuyruğu Güneş’e doğru bakıyor. Bilim insanları bunu “çok nadir ve muhtemelen ilk kez gözlemlenen bir durum” olarak tanımladı.

Güneş, dev bir 'fırtına kaynağı' gibi. Sürekli olarak dışarıya doğru, her yöne Güneş Rüzgârı adı verilen bir parçacık seli ve Radyasyon Basıncı 'üfler'. Bunu rüzgârda dalgalanan bayrağa benzetebilirsiniz. Bayrak rüzgârın geldiği yönün aksine doğru dalgalanır. Kuyruklu yıldızlarda da Güneş Rüzgârı nereden esiyorsa, kuyruk her zaman onun tam zıt yönüne, rüzgârın kaynağından uzağa doğru savrulur. Bugüne kadar gözlemlediğimiz binlerce kuyruklu yıldız bu temel kurala uyar. İster Güneş'e yaklaşıyor ister uzaklaşıyor olsunlar, kuyrukları daima Güneş'ten uzağı gösterir. Ama 3i/ATLAS'ın kuyruğu... fırtınanın kaynağına, yani Güneş'e doğru bakıyor.

Şimdi kritik noktaya yaklaşıyoruz: Çünkü 3i/ATLAS 29 Ekim'de Güneş’e en çok yaklaştığı konumda olacak. Yaklaşma öncesi ve sonrası gözlemler çok kıymetli. Çünkü parçalanırsa, bu doğal bir kuyruklu yıldız olduğuna dair bir kanıt olur.

Daha önce Y4 (ATLAS) adı verilen başka bir kuyruklu yıldız, Güneş'e yaklaşırken hızla parçalara ayrılıp, neredeyse tamamen dağılmıştı. Bu bize bildiğimiz bir kuyruklu yıldızın nasıl davranabileceğine dair iyi bir örnek sunuyor aslında. Kırılgan olabiliyorlar. Yani bizim için bir referans noktası.

Ama ya parçalanmazsa? Bu yine de onun yapay olduğu anlamına gelmez. Sadece… sıradan bildiğimiz kuyruklu yıldızlardan biraz daha tuhaf ve dirençli olduğunu gösterir. O yüzden bu ihtimalde de sorular ve spekülasyonlar bir süre daha bizimle kalacak gibi görünüyor.

Peki ya ilk videoda bahsettiğimiz o 'Juno Planı'? Oraya bir sonda gönderme fikri? NASA, bu kadar kısa sürede böyle riskli bir yörünge değişikliğini onaylamadı. Bu yüzden, o 'dahice' plan masadan kalktı. Ve elimizde... yalnızca teleskop ve mevcut uzay araçlarının uzaktan ölçümleri var. Bu da bizi, 29 Ekim'deki o 'Nihai Test'e daha da bağımlı hale getirdi.

Bu videonun yayınlandığı sıralar muhtemelen 1-2 gün kalmış olacak. O yüzden gelişmeleri kanalın gönderi (community) sekmesinden sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.

BİLİM DÜNYASI VE İDDİALARA AÇIKLAMALAR

İşte... tablo bu. Alışılmışın dışında bir kimyasal imza. Daha önce hiçbir gök cisminde görmediğimiz bir ışık 'parmak izi'. Ve fiziksel beklentilerimize meydan okuyan, Güneş'e dönük bir kuyruk.

Hal böyle olunca da... o en başta bahsettiğim 'bilgi gürültüsü' yeniden, bu kez bir çığ gibi büyüdü. Uzay istilası başlıyor diye yayınlar yapanlar bile var. Üstelik bunlar sizin benim gibi sıradan kişiler de değil. Bu sansasyonel spekülasyonlar, bilimsel meraktan çok toplumsal bir kaygı yaratıyor. Doğru değil...

Peki bilim dünyasının geneli bu uzay teknolojisi iddialarına karşı ne diyor? Genel kabul gören görüş genellikle Ockham'ın Usturası ilkesine dayanıyor. Bilirsiniz, en basit açıklama genellikle en doğrusudur. Ve tabii olağanüstü iddialar olağanüstü kanıtlar gerektirir. Şimdilik bu anomaliler için makul doğal açıklamalar mevcut.

Mesela o ivmelenme eksikliği nasıl açıklanıyor? Gaz çıkışı belki yüzeyden çok simetrik bir şekilde oluyor. Yani her yöne eşit püskürdüğü için net bir itme kuvveti oluşmuyor. Veya mevcut kuyruklu yıldız modellerimiz bu kadar büyük ve belki de farklı yapıda bir cisim için yetersiz kalıyor olabilir.

Peki alışılmadık bir yörünge geometrisine sahip olması? Galakside milyarlarca yıldız ve cisim var. Bunların hareketleri çok karmaşık. İstatistiksel olarak çok düşük bir ihtimal gibi görünse de imkansız değil. Uzun zaman ölçeklerinde böyle şeyler olabilir.

Bu kulağa zaten çok mantıklı gelmiyor. Eğer biri bu yörüngeyi bilinçli olarak tasarlamış olsaydı, neden yaşanabilir bölgedeki Dünya’dan özellikle uzak dursun? Yani bizden korkuyor ya da saklanıyorlar mı? Eğer öyleyse de… pek iyi saklandıkları söylenemez.

Peki kimyası? O eşsiz kimya bir tekno-imza olmak yerine, geldiği yıldız sisteminin bizimkinden çok farklı koşullara sahip olduğunu gösteren paha biçilmez bir bilimsel veri aslında. Belki de nikel orada daha boldu. Dayanıklılığı da sadece onun oldukça büyük ve sağlam yapılı bir kuyruklu yıldız olduğunu gösterebilir. Yani illa yapay olması gerekmiyor.

Bugüne dek sadece 3 tane yıldızlar arası cisim tespit ettik: Oumuamua, Borisov ve şimdi 3i/ATLAS. Ve dikkat ederseniz her biri diğerinden oldukça farklıydı. Bambaşka özellikler sergilediler. Bu çeşitlilik, acaba galaksimizdeki diğer dünyaların yapı taşları hakkında bildiklerimizin ne kadar sınırlı olduğunu mu gösteriyor? Belki de bizim doğal olarak tanımladığımız şeylerin kapsamı, şu anki Güneş Sistemi merkezli bakış açımızdan çok daha geniştir. Ne dersiniz?

Yani NASA gibi kurumlar oldukça net. Temel olarak bir kuyruklu yıldıza benziyor ve onun gibi davranıyor diyorlar. Kanıtların ezici çoğunluğu şu an için doğal bir kökene işaret ediyor. Hatta Loeb'in kendisi bile (hani bu iddiaları ortaya atan kişi) en basit ve en olası hipotezin hâlâ kuyruklu yıldız olduğunu bir yandan kabul ediyor. Sadece diğer olasılıkların da araştırılması gerektiğini savunuyor.

Ama dürüst olmak gerekirse ben burada Loeb'i biraz haklı buluyorum... Sadece bilimsel makalelerde yazanları dikkate alsak bile… Bu hikâye kulağa epey şüpheli gelmiyor mu?

“Olağanüstü.” “Eşi benzeri görülmemiş.” “Alışılmadık.” “İlk kez gözlemlendi.”

Bir nesnenin bu kadar çok garip özelliği varsa, onu biraz daha yakından incelememiz gerekmez mi?

KAPANIŞ

Bana soracak olursanız; bu bir kuyruklu yıldız ama yine de alışılmadık bir kuyruklu yıldız.

3i/ATLAS'ın iki önemli mirası var.

Birincisi, bilimsel olarak gerçekten paha biçilmez bir doğal cisim olması. Bize başka yıldız sistemlerinin nasıl oluştuğunu, galaksimizin yaşlı bölgelerinin kimyasını, Evren'in erken dönemlerini anlamak için inanılmaz bilgiler sunuyor. Analizler bu cismin Güneş Sistemimiz'den hatta belki Güneş'in kendisinden bile yaşlı olabileceğini gösteriyor. Tahmini yaşı 7,5 ila 14 milyar yıl arasında olduğu düşünülüyor. Neredeyse Evren kadar yaşlı. Yani neredeyse Evren'in ilk zamanlarından bir kalıntı gibi. Bir zaman kapsülü adeta.

İkincisi ise yarattığı bu tartışmalarla bilimin doğası üzerine düşünmemizi sağlıyor. İnsanın evrendeki yerini ve anlam arayışını sorgulatıyor.

Dürüst olmak gerekirse, Evren'de yalnız olmadığımıza, yıldızların arasında başka bilinçlerin de olduğuna... inanın, ben de en az sizin kadar inanmak istiyorum. O teleskopların bir gün bize, 'Oradalar' demesini belki de herkesten çok istiyorum. Ama ondan da çok, inanmak zorunda kalmayacağım, kesin bir şekilde kanıtlayacak, şüpheye yer bırakmayan somut bilgi ve kanıtlar görmeyi istiyorum.

Öte yandan; böyle kozmik bir anomaliyle karşılaştığımızda, hemen "bu kesinlikle doğal bir kayadır" deyip dosyayı kapatmayı doğru bulmuyorum. Bu en kolay yol ve en güvenli yol. Ama "ya değilse?" sorusu... o küçücük ihtimal... sırf bizi rahatsız ediyor, alışkanlıklarımızı bozuyor ya da kulağa "bilim kurgu" gibi geliyor diye masadan kaldırmak... İşte bu, merakın bittiği yerdir. Ve bilim, merak bittiğinde durur.

Çünkü eğer, bir gün uzayda süzülen gerçek bir uzaylı teknolojisi keşfedersek, öncesinde muhtemelen bilimsel makalelerde şu ifadeler olacak:

“Olağanüstü.” “Eşi benzeri görülmemiş.” “Alışılmadık.” “İlk kez gözlemlendi.”


KAYNAKLAR
Resmî özet / yörünge

“Güneş’e doğru jet / anti-tail” (doğal açıklamalarla birlikte)

Bileşim / JWST

Ni/Fe oranı

Polarizasyon (alışılmadık imza)

Yerçekimi-dışı ivme / metodoloji tartışmaları

Genel derlemeler

Karşılaştırma örneği (parçalanma): C/2019 Y4 (ATLAS)

İlgili İçerikler